Bir canlının canlılık
özelliğini taşıyan en küçük yapı birimine hücre denir. Aynı yapı ve görevdeki
hücreler birleşerek dokuları, benzer görevdeki dokular birleşerek organları,
benzer görevdeki organlar birleşerek sistemleri, sistemlerde birleşerek canlı
organizmayı oluşturur.
İnsan vücudunda destek ve hareket
sistemi, dolaşım sistemi, bağışıklık sistemi, solunum sistemi, sindirim
sistemi, boşaltım sistemi, üreme sistemi, denetleyici ve düzenleyici sistemler gibi
sistemler bulunur (Üstündağ).
1 DESTEK VE HAREKET SISTEMI
İnsanlar ve hayvanlar
hareket etme özelliğine sahiptirler. Bu hareketlerinin büyük bir kısmı besin
bulma, düşmandan kaçma gibi gereksinimlerden ortaya çıkar. İnsanlar
hareketlerini destek ve hareket sistemi ile gerçekleştirir (Özkan,2010).
Destek ve hareket sistemi üç kısımda incelenir(1): 1.İskelet 2.Eklemler 3.Kaslar
İSKELET SİSTEMİ
Kemiklerden oluşmuş, eklem ve bağlarla birbirine
tutturulmuş etrafı kaslarla sarılı yapıya iskelet denir (Kocaman). İskeletimiz (2):
1.Vücudumuza genel şeklini verir.
2. Hareket etmemizi sağlar.
3. Vücudumuza desteklik sağlar.
4. İç organlarımızı korur.
5. Vücudumuzun dik durmasını sağlar.
İnsan iskeleti üç bölümde incelenir.
1)Baş iskeleti
2)Gövde iskeleti
3)Üyeler
BAŞ İSKELETİ
Baş iskeletini, kafatası ve yüz kemikleri oluşturur. Baş iskeletinde 22 kemik bulunur. Bunların 8’i
kafatasını, 14’ü yüz iskeletini
oluşturan kemiklerdir.
Kafatasını oluşturan yassı kemikler
birbirlerine sıkıca bağlanarak oynamaz eklemleri oluştururlar. Yeni doğmuş
bebeklerde kafatası kemiklerinin çoğu ince ve yumuşaktır. Birbirleriyle kaynaşmamış durumdadır. Birbirleriyle
kaynaşmaları doğumdan iki yıl sonra tamamlanır. Kafatası kemikleri beyin ve beyincik gibi yapıları korur(Özkan,2010).
GÖVDE İSKELETİ
Gövde
iskeleti; omurga, kaburga kemikleri,
göğüs kemiği, omuz ve kalça kemerinde oluşur.
Omurga:
Vücudun gövde kısmında bulunur ve üst üste
dizilmiş omur adı verilen
kemiklerden oluşmuştur. Her omurda bir omur deliği vardır. Omurların delikleri
aynı hizaya gelerek omurga kanalını
oluşturur ve omurga kanalı içerisinde omurilik siniri bulunur. Omurga sırt
bölgesinde boyundan başlar, kuyruk sokumuna kadar ilerler.
Omurga beş bölgeden oluşmuştur. Bunlar boyun
bölgesi 7,
sırt bölgesi 12, bel
bölgesi 5, sağrı bölgesi 5, kuyruk sokumu bölgesi 5 omurdan oluşmuştur. Bu omurlar
kısa kemiğe örnektir ve bu omurlar arasında yarı oynar eklemler bulunur.
Gelişimini tamamlamış bir insanda omurga S harfi şeklinde kıvranabilen bir
yapıdadır. Bu eğrilik omurgaya yaylanma yeteneği ve dengede kolaylık sağlar.
Göğüs kafesi: Sırt omurları, kaburga
kemikleri ve göğüs kemiğinden oluşur . Bu bölge Akciğer ve kalbin korunduğu
bölgedir.Göğüs kafesinin tam ortasında bulunan üst
kısmı geniş aşağıya doğru sivrilen yassı bir kemik vardır. Bu kemiğe göğüs
kemiği denir. Göğüs kemiği kaburgalar ve köprücük kemikleriyle birleşerek eklem
yapar.
Kaburgalar sağda ve
solda olmak üzere 12 çifttir.Her omuz kemerinde iki kemik bulunur.
Bunlar kürek ve köprücük kemiğidir(Özkan,2010).
ÜYELER İSKELETİ
Üyeler İskeleti: Kol ve bacak kemiklerinden meydana gelir. Kollar ve bacaklar kemik köprülerle gövdeye bağlanır. Üyelerin gövdeyle yaptıkları eklemler oynar eklemlerdir(Özkan,2010).
Kol kemiğiBacak kemiği
İskelet
sistemimiz esas olarak kemiklerden oluşur (3).Kemikler
esnek yapılı kıkırdaklardan gelişir. Doğumdan sonra kalsiyum ve fosfor
minerallerinin birikmesiyle kıkırdak sertleşir ve kemik oluşur (Eski,2011).
KEMİĞİN YAPISI VE ÇEŞİTLERİ
Kemik zarı (Periost) : Kemiğin enine büyümesini, beslenmesini, kırılma ve çatlamalarda
onarılmasını sağlar.
Kıkırdak Doku : Eklem bölgelerinde, hareket esnasında kemiğin aşınmasını önler.
Ayrıca kemiğin boyca uzamasını sağlar.
Süngerimsi Kemik Doku : İçinde kırmızı iliği bulundurur. Kırmızı kemik iliği kan
hücreleri üretir.
Kırmızı İlik :Kemiklerin iç kısmında bulunan süngerimsi kemik doku
içinde kırmızı kemik iliği bulunur. Alyuvarları (kan
hücreleri) üretir.
Sarı ilik :Uzun kemiklerin ortasında bulunan kemik kanalı
içinde sarı kemik iliği bulunur. Yağ depolar
ve kan hücreleri (akyuvarlar) üretir.
Sert (sıkı) Kemik : Kemiğe sertlik ve direnç kazandırır. Kemiğe
sertliği veren maddelerin başında kalsiyum
ve fosfor tuzları gelir (Özkan,2010).
Kemikler şekillerine göre
üçe ayrılır:
ŞEKİLLERİNE
GÖRE KEMİKLER
UZUN KEMİKLER
YASSI
KEMİKLER
DÜZENSİZ
KEMİKLER
KISA KEMİKLER
KOL VE
BACAK KEMİKLERİ
KAFATASI, KABURGA, GÖĞÜS, KALÇA,
KÜREK KEMİKLERİ
OMURLAR
EL VE AYAK KEMİKLERİ
EKLEMLER
Kemikleri birbirlerine bağlayan yapılara eklem adı
verilir. Eklemlerolmadan, vücudumuz
hareket edemez ve dimdik dururdu(4).
Kemiklerin bağlanma yerleri olan eklemler üç grupta
toplanır:
a)Oynamaz Eklemler: Kafatası, kalça
kemiği, leğen kemiği gibi iskeletin hareket etmeyen kısımlarındaki kemiklerde
görülür.Eklem sıvısı ve eklem kapsülü burada bulunmaz.
b.
Yarı Oynar Eklemler: Omurlar arasında ve göğüs kafesinde
görülen eklemlerdir. Omurlar arasındaki kıkırdak diskler esneklik sağlanmasında
yardımcı olur.
c.
Oynar Eklemler: Vücudun hareket işlevini üstlenmiş
kemiklerde görülen, tam hareketli eklemler olup kol ve bacak kemiklerinde
görülür. Eklemleri oluşturan kemiklerin uçları bağ dokusundan meydana gelmiş
ortak bir kapsül ile çevrilidir. Eklem kapsülünün iç yüzeyi ince bir zar ile
örtülüdür(5).
KASLAR
Kaslar, vücudun hareket sistemini oluşturan
yapılardır. Vücudun
hemen hemen yarısını kaslar oluşturur.Vücudumuzda bütün hareketlerden sorumlu olan üç çeşit kas vardır.
1. KIRMIZI KASLAR ( ÇİZGİLİ KASLAR)
İskeletimizi oluşturan kaslardır. Bu
kaslara iskelet kasları da denir. İsteğimize bağlı olarak
çalışır. Ağızda, gözde, parmaklarda yer alır.
2 . DÜZ ( BEYAZ )KASLAR ( ÇİZGİSİZ KASLAR
)
İsteğimiz dışında yaşam boyu çalışan
kaslardır.Sindirim, Solunum, Boşaltım ve
Üreme sisteminde yer alan organlarda bulunur. Çalışmaları yavaş, kasılmaları
güçsüzdür.
3. KALP
KASI
Kırmızı kas olmasına rağmen istek dışı
çalışır. Kalp duvarında bulunur ve kendi özel ritmiyle kasılır. Kalbimizden
vücudumuza hiç yorulmadan kan pompalar. Çalışması otonom sinir sistemleri
tarafından düzenlenir (6).
2.DOLAŞIM SİSTEMİ
Dolaşım
sistemi maddelerin
vücutta dolaşımını sağlayan bir sistemdir. Kapalı ve açık olmak üzere iki
sisteme ayrılır. Açık dolaşım sistemi yumuşakçalar ve eklembacaklılar gibi
omurgasızların büyük bir kısmında görülür. Tüm omurgalıların,halkalı solucanların ve kafadanbacaklıların dolaşım sistemleri kapalıdır; yani kan, kan damarlarından
oluşan sistemden çıkmaz. Kan damarları atardamar, kılcaldamar
ve toplardamardan oluşur. İnsanda çok gelişmiş bir kapalı dolaşım
sistemi vardır. Kapalı dolaşım sisteminin ana yapıları kalp, kan ve kan damarlarıdır (7).
KALP
Göğüs kafesi içerisinde ve 2
akciğer arasındaki boşlukta bulunur. Etrafını çeviren kemik kafes, kalbi çalışması esnasında korur. Yaklaşık yumruk büyüklüğünde olan bir
kalp bir pompa gibi çalışarak kan sıvısının damarlar içerisinde hareketini
sağlar(8).
KALBİN YAPISI
Kalbin üzerinde kalın, esnek ve
dayanıklı bir zar (Perikard) bulunur. Bu zar ile kalp arasında kaygan bir sıvı
vardır. Bu sıvı kalbin daha rahat çalışmasını sağlar. Kalbin duvarları çizgili
(kırmızılı) kaslardan yapılmıştır. Kalp kası ritmik ve hızlı kasılır.
İnsanlarda kalp iki kulakçık ve
iki karıncık olmak üzere dört gözlüdür. Kalbin sol bölümünde temiz kan, sağ
bölümünde ise kirli kan bulunur.Kalp kaslarının beslenmesini
koroner damarlar sağlar. Dört odacıklı olan kalbin üstteki 2 odacığına kulakçık
denir. Kulakçıklar toplardamarlarla bağlantılıdır. Alttaki iki odacığına da
karıncık denir. Karıncıklar atardamarlar ile bağlantılıdır. Kalpte kulakçıklar
ile karıncıklar arasında tek yönlü açılan kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar karıncıkların kasılması sırasında
kanın geriye dönmesini önler(8).
KALBİN ÇALIŞMASI
Kalp, kasılıp – gevşeyerek çalışır. Kasılma
sırasında ilk önce kulakçıklar kasılıp kanı karıncıklara pompalar, daha sonra
ise karıncıklar kasılarak kanı kalpten vücuda pompalar.Kulakçıkların kasılması esnasında; sağ kulakçık,
vücut toplardamarından kirli kanı emer. Sol kulakçık, akciğer toplardamarından
temiz kanı emer.Karıncıkların
kasılması esnasında; sağ karıncık akciğer atardamarına kirli kanı pompalar. Sol
karıncık aort atardamarına temiz kanı pompalar(8).
DAMARLAR
Atardamarlar:
Kalpten çıkan kanı organ ve dokulara taşıyan damarlardır. Atardamarlar geniş,
esnek ve sağlam bir yapıdadır. Dokuları oluşturan hücrelere besin ve oksijen
taşırlar. Kalpten akciğer atardamarı ve aort damarları çıkar. Akciğer
atardamarı hariç bütün atardamarlar temiz kan taşır. Akciğer atardamarı kirli
kan taşır. Atardamarlar karıncıklardan çıkarlar.
Toplardamarlar:
Tüm organlara yayılan kanı, yeniden kalbe getiren damarlardır. En önemlileri,
vücutta kirlenen kanı taşıyan alt ve üst ana toplardamarlardır. Akciğer
toplardamarı ise akciğerde temizlenen kanı kalbin sol kulakçığına taşır.
Toplardamarlar vücuttaki kanı, kulakçıklara getirir.
Kılcal
damarlar: Kandaki besin ve oksijenin hücrelere geçmesini
sağlayan damarlardır. Atardamarlar ve toplardamarlar arasında bulunurlar.
Vücudu bir ağ gibi sararlar. Kılcal damarların ince duvarından sindirim
ürünleri ve oksijen hücrelere geçer. Hücrelerde oluşan karbon dioksit ve diğer
artık maddeler, toplardamarların kılcal uçlarına verilir(9).
KAN DOLAŞIMI
İnsanda, kan
dolaşımı büyük ve küçük kan dolaşımı olmak üzere ikiye ayrılır. a. Küçük Kan Dolaşımı
Vücutta kirlenen kanın temizlendiği
dolaşım çeşididir. Sağ karıncıkta başlar, sol kulakçıkta biter. Sağ
karıncıktaki kirli kan akciğer atardamarıyla akciğere götürülüp temizlenir.
Temizlenen kan, akciğer toplardamarıyla kalbin sol kulakçığına getirilir. Bu
dolaşıma küçük kan dolaşımı denir. b. Büyük Kan Dolaşımı
Akciğerde
temizlenen kanın vücuda dağıtılıp, vücutta kirlenen kanın kalbe getirildiği
dolaşım çeşididir. Sol karıncıkta başlar, sağ kulakçıkta biter. Sol
karıncıktaki temiz kan, aort atardamarı ve diğer atardamarlarla iç organlara ve
tüm dokulara taşınır. Kılcallarda oksijen ve karbondioksit değişimi olur.
Kirlenen kan toplardamarlarla kalbin sağ kulakçığına getirilir(10).
KAN
Kan,atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden (alyuvar, akyuvarve kan pulcukları) meydana gelmiş kırmızı renkli hayati bir
sıvıdır(11).
Alyuvar: Yapılarındaki
hemoglobinden dolayı kana kırmızı rengini veren hücrelerdir. Oluştuklarında
çekirdeklidirler, ancak olgunlaştıklarında çekirdeklerini kaybederler.
Alyuvarlar, solunum organlarından aldıkları oksijeni dokulara taşır ve
dokulardan alınan karbondioksitin solunum organlarına taşınmasına yardımcı
olurlar. Akyuvarlar:Beyaz renkli iri çekirdekli, büyük ve sabit bir şekli olmayan kan
hücreleridir. Kemik iliği ile lenf düğümlerinde ve dalak, timüs gibi lenf
dokularında üretilirler. Ömürleri birkaç gündür. Akyuvarlar, mikropları yutarak
veya onlara karşı antikor üreterek vücudun savunmasını sağlarlar. Yapı olarak
alyuvarlardan daha büyüktürler. Kan pulcukları: Kemik iliğindeki iri yapılı hücrelerden oluşan kandaki en küçük parçacıklardır.
Tam bir hücre yapısında olmadıklarından ömürleri kısadır. Kanın pıhtılaşmasını
sağlarlar. Böylece kan kaybını önlerler(12).
KAN GRUPLARI
Kana kırmızı rengini veren alyuvarlar,
üzerlerinde taşıdıkları özel kan proteinleri etkisiyle kan gruplarının
oluşmasını sağlar. Bu özel proteinler 3 çeşittir. A, B ve Rh proteinlerinin
alyuvarlarda bulunup bulunmamalarına göre çok sayıda kan grubu oluşur.
A grubu : Alyuvarların yapısında A
proteinleri bulunur.
B grubu : Alyuvarların yapısında B proteinleri bulunur.
AB grubu : Alyuvarların yapısında hem A hem de B proteinleri karışık olarak
bulunur.
O grubu : Alyuvarların yapısında A ve B proteinleri bulunmaz.
Rh (+) grubu : Alyuvarların yapısında Rh proteinleri bulunur.
Rh (-) grubu : Alyuvarların yapısında Rh proteinleri bulunmaz(13).
LENF SİSTEMİ
Lenf
sistemi, lenf damarları ve lenf düğümlerinde oluşur. Kan damarlarına geçemeyen
doku sıvısı, küçük proteinler ve akyuvarlar lenf kılcalları ile alınıp büyük
lenf damarlarına verilir. Lenf damarları da kan damarları ile birleşerek lenfi
kana karıştırır (Gürsönmez).
3.SOLUNUM SİSTEMİ
Havadan alınan oksijenle hücrelerdeki besin maddelerinin yakılıp enerji
elde edilmesi olayına solunum denir (Özkan,2010). Kandakikarbondioksit (CO2) gazının oksijen gazı (O2) ile yer değiştirmesini
sağlayan sistem ise solunum sistemidir.
Solunum sistemini oluşturan organlar burun, yutak,
soluk borusu, akciğerler ve bronşlardır.
Burun: Solunum sisteminin dışarı açılan kısmıdır. Burun içindeki
kıllar ve nemli yüzey, havanın içindeki tozların tutulmasını sağlar. Ayrıca
burun içindeki nemli yüzey ve burun içinin kıvrımlı oluşu soğuk havalarda,
havanın ısınarak akciğerlere gitmesini sağlar. Burnun en uç kısmındaki koklama
sinir uçları, havadaki küçük parçacıklar tarafından uyarılarak koku alma
faaliyetini yapar.
Yutak:Yutak ağız ve burun boşluğunu, soluk ve yemek borusuna
birleştiren kısımdır.
Soluk borusu:Yutak ile akciğer arasında kalan 10-12cm uzunluğundaki
borudur. Soluk borusunun başlangıç bölümü gırtlaktır. Gırtlakta ses telleri
vardır. Ayrıca küçük dil yutkunurken soluk borusunu kapatır. Soluk borusunun iç
yüzeyi nemli ve tüylerle kaplıdır. Bunlar soluk borusuna kaçan toz gibi maddeleri yakalayarak öksürük ve balgamla
dışarı atar. Soluk borusunun alt kısmı bronş adı verilen iki kola ayrılır.
Bronşlardan biri sağ, diğeri sol akciğere bağlanır. Soluk borusu üst üste
dizilmiş kıkırdak halkalardan oluşmuştur.
Akciğerler: Göğüs kafesi içinde yer alır ve akciğerler solunumun en
önemli organlarından biridir. Akciğerler Plevra adı verilen sağlam bir zarla
çevrilir. Bu zar akciğerleri darbe, basınç gibi dış etkenlerden korur.
Akciğerler sağ ve sol olmak üzere iki parçadır. Ayrıca her bir parça lob denilen bölümlere ayrılmıştır. Sağ
akciğer üç, sol akciğer ise iki lobdan oluşur. Bronşlar akciğerlere girdikten
sonra daha ince dallara ayrılır. Bu ince dallara bronşçuk denir. Bronşçuklar üzüm salkımı şeklinde hava keseleri
ile sonlanır. Bu hava keselerine alveol
denir. Alveoller akciğer yüzeyinin daha geniş olmasını sağlar. Bu özellik
solunumu kolaylaştırır. Hava ile kan arasındaki gaz alışverişi alveollerde
yapılır(14).
Solunum sisteminde solunum organlarının yanı sıra kaburgalar, göğüs kasları
ve diyafram bulunur.
Diyafram: Göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran kuvvetli bir
kastır.Kasılıp gevşemesi ile akciğerlerin hacmi değişir ve akciğerlere hava
girip çıkmasını sağlar.
Göğüs kasları: Kasılıp gevşeme yaparak göğüs kafesinin hacmini değiştirir(Özkan,2010).
SOLUK ALIP VERME OLAYI
Soluk Alma:
•Kaburga ve diyafram kasları kasılır.
•Göğüs boşluğu ve akciğerler genişler.
•Ciğerler temiz hava ile dolar.
Soluk Verme:
•Kaburga ve diyafram kası gevşer.
•Göğüs boşluğu ve akciğer daralır.
•Ciğerlerdeki kirli hava dışarı atılır(15).
4.MİKROPLARLA SAVAŞ
İçtiğimiz suda,
yediğimiz yiyeceklerde, soluduğumuz havada gözümüzün göremeyeceği kadar küçük
canlılar vardır. Bunlara mikroorganizma adı verilir. Mikroorganizmalar yararlı
ve zararlı olabilirler. Hastalıklara sebep olan mikroorganizmalara mikrop adı
verilir. Birçok hastalığa sebep olan bu mikroplar virüsler ve bakterilerdir.
Mikropların vücutta oluşturdukları zararlı kimyasal maddeler toksin(zehir)
denir. Vücut ise bu toksinlere karşı antikor oluşturur. Antikor mikropların ve
toksinlerin etkisiz hale gelmesini sağlar(16).
Virüsler:Elektron
mikroskopu ile görülen, organel ve sitoplazması olmayan, hücre dışında
kristalleşen, zorunlu hücre içi parazitlerdir. Virüsler büyüyemez ancak
çoğalabilirler.Virüsler; AIDS, suçiçeği, çocuk felci, hepatit,
grip, kızamık, siğil, kabakulak, kuduz, kuş gribi gibi hastalıklara yol
açarlar(17).
Bakteriler:
Tek hücreli canlılardır. Hücre zarı ,sitoplazma ve sitoplazma içine dağılmış
genetik materyali bulunan canlılardır. Mitokondri ve kloroplast bulundurmazlar..
Zararlı bakteriler; üst solunum yolları enfeksiyonu, tifo, dizanteri, kolera,
tetanoz, difteri, zatürre ve verem gibi hastalıklara yol açarlar. Yararlı
bakteriler ise peynir, yoğurt, ekmek, sirke ve B ile K vitaminin üretiminde
görev alırlar(18).
Bağışıklık
sistemi:Vücudumuzu hastalıklara ve
mikroorganizmalara karşı koruyan sisteme bağışıklık sistemi denir.
1.Doğal
bağışıklık:Doğuştan var olan bağışıklığa doğal
bağışıklık denir.Doğal bağışıklık kalıtsal ve türe
özgüdür. Doğal bağışıklık, anne karnında kazanılır.
2.Sonradan
kazanılan bağışıklık
Aktif ve pasif bağışıklık olmak üzere iki çeşittir.
Aktif
bağışıklık:
İnsanların
hastalığı geçirmesiyle veya zayıflatılmış mikropların aşı yoluyla vücuda
alınmasıyla kazanılan bağışıklığa aktif bağışıklık denir. Hastalık geçirerek
kazanılan bağışıklık, vücudun ürettiği antikorlarla sağlanan bağışıklıktır.
Kızamık, su çiçeği, nezle, grip, tifo
gibi hastalıklara karşı bağışıklık, hastalık geçirilerek kazanılır.
Sağlıklıyken kazanılan bağışıklık, vücuda giren mikropların hastalık yapmasına
fırsat verilmeden yok edilmesi ile kazanılan bağışıklıktır.
Aşı: Hastalanmadan önce alınması gereken bir önlemdir. Aşı, herhangi bir
hastalığın etkisiz hale getirilmiş mikrobu ya da toksininden yapılır.
Laboratuarda hazırlanan aşılar steril şişelerde saklanır. Aşılar insan vücuduna
verildiğinde, vücutta o aşıya ait hastalığın antikoru üretilir. Böylece o hastalıktan
korunma sağlanır.
Pasif Bağışıklık:
Serumların hasta vücuda
verilmesiyle kazanılan bağışıklığa pasif
bağışıklık denir. Pasif bağışıklık kısa sürelidir.
Serum: İçinde antikor
olan sıvıdır. At, sığır, dana, koyun gibi hayvanların kanından elde edilir.
Serum içinde antikorlar ve besin maddeleri vardır(19).